NESAİ SÜNEN-İ KÜBRA

Bablar    Konular    Numaralar

KİTABU’L-KADA

<< 1696 >>

تأويل قول الله جل ثناؤه ومن لم يحكم بما أنزل الله فأولئك هم الكافرون

11- "Allah'ın Hükümleriyle Hükmetmeyenler, işte Kafir Olanlar Onlardır'' [Maide 44] Ayetinin Tefsiri

 

أخبرنا الحسين بن حريث قال أنبأنا الفضل بن موسى عن سفيان بن سعيد عن عطاء بن السائب عن سعيد بن جبير عن بن عباس قال كانت ملوك بعد عيسى بن مريم صلى الله عليه وسلم بدلوا التوراة والإنجيل فكان فيهم مؤمنون يقرؤون التوراة فقيل لملوكهم ما نجد شتما أشد من شتم يشتمونا هؤلاء أنهم يقرؤون ومن لم يحكم بما أنزل الله فأولئك هم الكافرون وهؤلاء الآيات مع ما يعيبونا به في أعمالنا في قراءتهم فادعهم فليقرؤوا كما نقرأ وليؤمنوا كما آمنا فدعاهم فجمعهم وعرض عليهم القتل أو يتركوا قراءة التوراة والإنجيل إلا ما بدلوا منها فقالوا ما تريدون إلى ذلك دعونا فقالت طائفة منهم ابنوا لنا إسطوانة ثم ارفعونا إليها ثم أعطونا شيئا نرفع به طعامنا وشرابنا فلا نرد عليكم وقالت طائفة منهم دعونا نسيح في الأرض ونهيم ونشرب كنا يشرب الوحش فإن قدرتم علينا في أرضكم فاقتلونا وقالت طائفة منهم ابنوا لنا دورا في الفيافي ونحتفر الآبار ونحترث البقول فلا نرد ولا نمر بكم وليس أحد من القبائل إلا فله حميم فيهم قال ففعلوا ذلك فأنزل الله تعالى ورهبانية ابتدعوها ما كتبناها عليهم إلا ابتغاء رضوان الله فما رعوها حق رعايتها والآخرون قالوا نتعبد كما تعبد فلان ونسيح كما ساح فلان ونتخذ دورا كما اتخذ فلان على شركهم لا علم لهم بإيمان الذين اقتدوا به فلما بعث الله النبي صلى الله عليه وسلم ولم يبق منهم إلا قليل انحط رجل من صومعته وجاء سائح من سياحته وصاحب الدير من ديره فآمنوا به وصدقوه فقال الله تبارك وتعالى { يا أيها الذين آمنوا اتقوا الله وآمنوا برسوله يؤتكم كفلين من رحمته } أجرين بإيمانهم بعيسى وبالتوراة والإنجيل وبإيمانهم بمحمد صلى الله عليه وسلم وتصديقهم قال يجعل لكم نورا تمشون به القرآن واتباعهم النبي صلى الله عليه وسلم قال لئلا يعلم أهل الكتاب يتشبهون بكم أن لا يقدرون على شيء من فضل الله الآية

 

[-: 5908 :-] ibn Abbas anlatıyor: Hz. İsa'dan sonra Tevrat ve İncil'i değiştiren bir takım krallar oldu. Ancak halkları arasında gerçek Tevrat'ı okuyan müminler de bulunuyordu. Onların krallarına: "Bizleri, bunlardan (müminierden) daha ağır bir şekilde kötüleyen kimseyle karşılaşmadık. Zira, ''Allah'ın hükümleriyle hükmetmeyenler, işte kafir olanlar onlardır!'' diye bir ayet okuyorlar. Bu ayetle birlikte bizim yaptıklarımızı da kötüleyen bir takım ayetler okuyorlar. Onları çağır da ayetleri bizim okuduğumuz gibi okusunlar ve bizim gibi de iman etsinler!" denildi. Bunun üzerine kral onları topladı ve onlara, ya tahrif edilmiş şekliyle Tevrat ve incil'i okumalarını ya da öldürüleceklerini söyledi.

 

Müminler: "Bizden ne istiyorsunuz? Bizleri rahat bırakın!" karşılığını verdiler. Müminlerden bazıları da: "Bizlere yüksek duvarlı bir bina yapın ve bizi oraya koyun. Yiyecek ve içeceğimizi de sağlayabileceğimiz bir şeyler verin, biz de sizin aranıza hiç girmeyelim" dediler. içlerinden bazıları da: "Bizleri bırakın da (yerleşim alanları dışına) gidelim, yabani hayvanlar gibi doğadan yiyip içelim. Şayet bizi topraklarınızda görürseniz o zaman öldürün!" dediler. içlerinden bazıları da: "Bize vadilerde evler yapın. Biz orada kuyularımızı kazar sebzelerimizi yetiştiririz. Bu şekilde ne yanınıza uğrar, ne de içinize gireriz" dediler. Her kabilenin de bu müminler arasında bir yakını vardı. Kral da Müminleri öldürmekten vazgeçti ve bu isteklerini yerine getirdi.

Bu konuda Yüce Allah şu ayeti indirdi:

 

"Uydurdukları ruhbanlığa gelince, onu biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar." (Hadid 27) Tahrif edilmiş kitapları okuyanlar ise müşrik oldukları halde: "Biz de filan gibi kulelerimizde ibadete çekilir veya filan gibi doğada gezer veya filan gibi vadilerde evler ediniriz" dediler. Oysa müşrik idiler ve kendilerine benzemeye çalıştıkları kişilerin imanlarından haberleri yoktu.

 

Yüce Allah, Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'i gönderdiğinde o müminlerden pek az kişi kalmıştı. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'in gönderilişiyle birlikte manastırlarına kapananlar dışarıya çıktı, doğada gezip dolaşanlar geri döndü, vadilerde evleri olanlar evlerinden çıktılar. Hepsi de gelip Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'e iman ettiler ve onu tasdik ettiler.

 

Yüce Allah onlar hakkında şöyle buyurdu: "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve Peygamberine inanın ki O, size rahmetinden iki kat versin ve size ışığında yürüyeceğiniz bir nur lütfetsin; sizi bağışlasın. Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir." (Hadıd 28) Hz. İsa'ya, Tevrat'a, incil'e inandıkları ve yine Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e iman edip onu tasdik ettikleri için onlara iki kat sevap verileceği ifade edilmiştir. ışığında yürüyecekleri nur da, Kur'an ile Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'e tabi olmalarıdır.

 

'Yüce Allah onlara benzemeye çalışanlar konusunda da şöyle buyurur: "Böylece kitap ehli, Allah'ın lütfundan hiçbir şey elde edemeyeceklerini bilsinler. Lütuf bütünüyle Allah'ın elindedir, onu dilediğine bahşeder. Allah, büyük lütuf sahibidir." (Hadıd 29)

 

Tuhfe: 5575.

 

Bu Hadis'i, Kütüb-i Sitte sahipleri içinde sadece Nesai rivayet etmiştir.

 

الأئمة من قريش

 

أخبرنا محمد بن المثنى قال ثنا شعبة قال علي أبي الأسد ثنا بكير بن وهب الجزري قال قال أنس بن مالك أحدثك حديثا ما أحدثه كل أحد إن رسول الله صلى الله عليه وسلم قام على باب ونحن فيه فقال الأئمة من قريش إن لهم عليكم حقا ولكم عليهم حقا أما إن استرحموا رحموا وإن عاهدوا وفوا وإن حكموا عدلوا فمن لم يفعل ذلك منهم فعليه لعنة الله والملائكة والناس أجمعين

 

[-: 5909 :-] Bukeyr b. Vehb el-Cezeri bildiriyor: Enes b. Malik bana dedi ki: "Herkese anlatmadığım bir hadisi sana aktaracağım. Bir defasında Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Kabe'nin kapısında durdu. Biz de oradaydık.: "İmamlar Kureyş'ten olur. Onların sizler üzerinde bir takım hakları olduğu gibi sizlerin de onlar üzerinde haklarınız bulunmaktadır. Bu imamlar kendilerinden rahmet istenildiği zaman merhamet eder, söz verdikleri zaman sözlerinde dururlar. Hükmettikleri zaman adaletle hükmederler. İçlerinden böyle davranmayan kişinin de Allah'ın meleklerin ve tüm insanları laneti üzerine olsun" buyurdu.

 

Tuhfe: 255.

 

Diğer tahric: Hadisi Tayalisi (2133) ve Ahmed, Müsned (12307) rivayet etmişlerdir.