تأويل
قول الله جل
ثناؤه ومن لم
يحكم بما أنزل
الله فأولئك
هم الكافرون
11- "Allah'ın Hükümleriyle
Hükmetmeyenler, işte Kafir Olanlar Onlardır'' [Maide 44] Ayetinin Tefsiri
أخبرنا
الحسين بن
حريث قال
أنبأنا الفضل
بن موسى عن
سفيان بن سعيد
عن عطاء بن
السائب عن
سعيد بن جبير
عن بن عباس قال
كانت ملوك بعد
عيسى بن مريم
صلى الله عليه
وسلم بدلوا
التوراة
والإنجيل
فكان فيهم مؤمنون
يقرؤون
التوراة فقيل
لملوكهم ما
نجد شتما أشد
من شتم
يشتمونا
هؤلاء أنهم
يقرؤون ومن لم
يحكم بما أنزل
الله فأولئك
هم الكافرون
وهؤلاء
الآيات مع ما
يعيبونا به في
أعمالنا في
قراءتهم
فادعهم
فليقرؤوا كما
نقرأ وليؤمنوا
كما آمنا
فدعاهم
فجمعهم وعرض
عليهم القتل أو
يتركوا قراءة
التوراة
والإنجيل إلا
ما بدلوا منها
فقالوا ما
تريدون إلى
ذلك دعونا فقالت
طائفة منهم
ابنوا لنا
إسطوانة ثم
ارفعونا إليها
ثم أعطونا
شيئا نرفع به
طعامنا
وشرابنا فلا
نرد عليكم
وقالت طائفة
منهم دعونا
نسيح في الأرض
ونهيم ونشرب
كنا يشرب
الوحش فإن قدرتم
علينا في
أرضكم
فاقتلونا
وقالت طائفة
منهم ابنوا
لنا دورا في
الفيافي
ونحتفر
الآبار ونحترث
البقول فلا
نرد ولا نمر
بكم وليس أحد من
القبائل إلا
فله حميم فيهم
قال ففعلوا
ذلك فأنزل
الله تعالى
ورهبانية
ابتدعوها ما
كتبناها
عليهم إلا
ابتغاء رضوان
الله فما
رعوها حق
رعايتها
والآخرون
قالوا نتعبد
كما تعبد فلان
ونسيح كما ساح
فلان ونتخذ
دورا كما اتخذ
فلان على
شركهم لا علم
لهم بإيمان
الذين اقتدوا
به فلما بعث
الله النبي
صلى الله عليه
وسلم ولم يبق
منهم إلا قليل
انحط رجل من
صومعته وجاء
سائح من
سياحته وصاحب
الدير من ديره
فآمنوا به
وصدقوه فقال
الله تبارك
وتعالى { يا
أيها الذين
آمنوا اتقوا
الله وآمنوا
برسوله يؤتكم
كفلين من
رحمته } أجرين
بإيمانهم
بعيسى
وبالتوراة
والإنجيل
وبإيمانهم
بمحمد صلى الله
عليه وسلم
وتصديقهم قال
يجعل لكم نورا
تمشون به
القرآن
واتباعهم
النبي صلى
الله عليه وسلم
قال لئلا يعلم
أهل الكتاب
يتشبهون بكم أن
لا يقدرون على
شيء من فضل
الله الآية
[-: 5908 :-] ibn Abbas anlatıyor: Hz. İsa'dan sonra Tevrat ve İncil'i
değiştiren bir takım krallar oldu. Ancak halkları arasında gerçek Tevrat'ı
okuyan müminler de bulunuyordu. Onların krallarına: "Bizleri, bunlardan (müminierden) daha ağır bir şekilde kötüleyen kimseyle
karşılaşmadık. Zira, ''Allah'ın hükümleriyle
hükmetmeyenler, işte kafir olanlar onlardır!'' diye bir ayet okuyorlar. Bu
ayetle birlikte bizim yaptıklarımızı da kötüleyen bir takım ayetler okuyorlar.
Onları çağır da ayetleri bizim okuduğumuz gibi okusunlar ve bizim gibi de iman
etsinler!" denildi. Bunun üzerine kral onları topladı ve onlara, ya tahrif
edilmiş şekliyle Tevrat ve incil'i okumalarını ya da
öldürüleceklerini söyledi.
Müminler: "Bizden
ne istiyorsunuz? Bizleri rahat bırakın!" karşılığını verdiler. Müminlerden
bazıları da: "Bizlere yüksek duvarlı bir bina yapın ve bizi oraya koyun.
Yiyecek ve içeceğimizi de sağlayabileceğimiz bir şeyler verin, biz de sizin
aranıza hiç girmeyelim" dediler. içlerinden
bazıları da: "Bizleri bırakın da (yerleşim alanları dışına) gidelim,
yabani hayvanlar gibi doğadan yiyip içelim. Şayet bizi topraklarınızda
görürseniz o zaman öldürün!" dediler. içlerinden
bazıları da: "Bize vadilerde evler yapın. Biz orada kuyularımızı kazar
sebzelerimizi yetiştiririz. Bu şekilde ne yanınıza uğrar, ne de içinize
gireriz" dediler. Her kabilenin de bu müminler arasında bir yakını vardı.
Kral da Müminleri öldürmekten vazgeçti ve bu isteklerini yerine getirdi.
Bu konuda Yüce Allah şu
ayeti indirdi:
"Uydurdukları
ruhbanlığa gelince, onu biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak
için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar." (Hadid
27) Tahrif edilmiş kitapları okuyanlar ise müşrik oldukları halde: "Biz de
filan gibi kulelerimizde ibadete çekilir veya filan gibi doğada gezer veya
filan gibi vadilerde evler ediniriz" dediler. Oysa müşrik idiler ve
kendilerine benzemeye çalıştıkları kişilerin imanlarından haberleri yoktu.
Yüce Allah, Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'i
gönderdiğinde o müminlerden pek az kişi kalmıştı. Nebi (sallallahu
aleyhi ve sellem)'in gönderilişiyle birlikte
manastırlarına kapananlar dışarıya çıktı, doğada gezip dolaşanlar geri döndü,
vadilerde evleri olanlar evlerinden çıktılar. Hepsi de gelip Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'e
iman ettiler ve onu tasdik ettiler.
Yüce Allah onlar
hakkında şöyle buyurdu: "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve Peygamberine
inanın ki O, size rahmetinden iki kat versin ve size ışığında yürüyeceğiniz bir
nur lütfetsin; sizi bağışlasın. Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir."
(Hadıd 28) Hz. İsa'ya, Tevrat'a, incil'e
inandıkları ve yine Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e iman edip onu tasdik ettikleri için onlara iki
kat sevap verileceği ifade edilmiştir. ışığında
yürüyecekleri nur da, Kur'an ile Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'e
tabi olmalarıdır.
'Yüce Allah onlara
benzemeye çalışanlar konusunda da şöyle buyurur: "Böylece kitap ehli,
Allah'ın lütfundan hiçbir şey elde edemeyeceklerini
bilsinler. Lütuf bütünüyle Allah'ın elindedir, onu dilediğine bahşeder. Allah,
büyük lütuf sahibidir." (Hadıd 29)
Tuhfe: 5575.
Bu Hadis'i, Kütüb-i Sitte sahipleri içinde sadece Nesai
rivayet etmiştir.
الأئمة من
قريش
أخبرنا محمد
بن المثنى قال
ثنا شعبة قال
علي أبي الأسد
ثنا بكير بن
وهب الجزري
قال قال أنس
بن مالك أحدثك
حديثا ما
أحدثه كل أحد
إن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم قام على
باب ونحن فيه
فقال الأئمة
من قريش إن
لهم عليكم حقا
ولكم عليهم
حقا أما إن استرحموا
رحموا وإن
عاهدوا وفوا
وإن حكموا
عدلوا فمن لم
يفعل ذلك منهم
فعليه لعنة الله
والملائكة
والناس
أجمعين
[-: 5909 :-] Bukeyr b. Vehb el-Cezeri
bildiriyor: Enes b. Malik bana dedi ki: "Herkese anlatmadığım bir hadisi
sana aktaracağım. Bir defasında Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Kabe'nin kapısında durdu. Biz de oradaydık.:
"İmamlar Kureyş'ten olur. Onların sizler
üzerinde bir takım hakları olduğu gibi sizlerin de onlar üzerinde haklarınız
bulunmaktadır. Bu imamlar kendilerinden rahmet istenildiği zaman merhamet eder,
söz verdikleri zaman sözlerinde dururlar. Hükmettikleri zaman adaletle
hükmederler. İçlerinden böyle davranmayan kişinin de Allah'ın meleklerin ve tüm
insanları laneti üzerine olsun" buyurdu.
Tuhfe: 255.
Diğer tahric: Hadisi Tayalisi (2133) ve
Ahmed, Müsned (12307)
rivayet etmişlerdir.